içeriye doğru.
A passage leading inward. The door opens inward.
fikrin/ruhun derinliklerine doğru, maneviyata/iç âleme yönelik.
He turned his thoughts inward.
içinde, içerisinde.
ruhen, zihnen, manen.
inward pained.
iç, içe yönelik, kapalı, gizli, açıklanmayan.
He was constantly preoccupied with his inward thoughts
and feelings. an inward passageway.
Sıfat
içerideki, içeride bulunan.
the inward parts of the body. Sıfat
dahilî, içeriye ait. Sıfat
vücut/beden içindeki. Sıfat
yurt içi, memleket/ülke içi.
inward tourism. He struggled to achieve inward peace. Sıfat
ruhsal, ruhî, manevî, batınî, zihnî. Sıfat
kişisel, şahsî, samimî, âşina. Sıfat
aslî, esas, doğal, fıtrî, yaratılıştan, zatî, ayrılmaz, zatında mündemiç. Sıfat
iç kısım, iç taraf, iç, 2,
inwards
k.d. iç organlar, bağırsaklar. İsim
bir çocuğa vasi tayin etmek Fiil
mahkeme vesayetindeki yetim çocuk.